Ali Şeriati, tanıdığım bir yazar değildi. Meğer birileri -özellikle Şia ve İran'a yakınlık hissedenlerin "üstad" dedikleri yazarlardan biri imiş. Bu nedenle, yani İranlı bir ilim adamı olduğu için birilerinin de fena kıllandığı bir yazar, Şeriati.
Okumaktan zarar gelmez, kitap beni yiyecek değil ya, dedim, yeter ki sen sapla samanı ayırabilecek kudrette ol. Kütüphaneden "Öze Dönüş" adlı kitabını aldım. İslam dünyasının ve insanlığın problemleri üzerine güzel tespitleri var. Ali Şeriati, kitabın okuyabildiğim bölümlerine göre bende olumlu bir etki bıraktı. Dolu bir insanmış, lafazan-yazar değil bir dava adamıymış, nitekim davası uğruna Savak ajanları tarafından öldürülmüş.
Kitabın tamamını okuyamadım. Sosyolojiden biraz sıkılıyorum.
Okuduğum yerlerden aldığım notlar:
* Sömürgecilik kendisini
dünyanın efendisi, dünyayı da kendi tarlası biliyor. O kadar ki ülkelerin
ürünlerini tekdüze kılmak bile sömürgeciliğin belirtilerinden biri olmaktadır.
Örneğin bakıyor ki Küba’da iyi şeker kamışı yetişiyor… Hemen diyor ki “Bütün topraklara
şeker kamışı ekilmelidir.” Böylece yiyecek ekmeği bulunmayan bu toplum,
buğdayını Amerika’dan ithal etmek zorunda kalıyor. Ya da Kuzey Afrika’nın Müslüman uluslarının
güzel güneşleri olduğuna göre bütün ürünler bir kenara bırakılmalı, bütün
ekilebilir topraklar şarap üretmek için üzüm bağı yapılmalıdır. Nitekim şunu
görmekteyiz: Kuzey Afrikalılar iş başına geldiklerinde topraklarının tamamının
şaraplık üzüm bağına dönüştüğünü gördüler. Halbuki bu insanların hepsi
Müslümandır ve asla şarap içmezler. Fakat içecek başka hiçbir şeyleri de yok.
* Bilinci değil, tüketimi
artan insana medeni diyorlar.
* Bir ulus; manevi, düşünsel
ve kültürel üretkenliğe ulaşmadan ekonomik ve teknik üretim seviyesine ulaşır
demek, koca bir yalandır.
* Batı, Afrikalıya diyor ki
“Senin medeniyetin yoktur.” Bize ise “Sizin medeniyetiniz vardı.” diyor.
Afrikalıya “Siz kültür yapamazsınız.” derken bize “Siz kültür yapmışsınız.”
der. Dolayısıyla Afrikalının geçmiş kültürünü yok sayarken bizim geçmiş kültürümüzü
bozmaktadır. Bozmak, yok saymaktan daha kötüdür. Keşke onlar bize de “Sizin
geçmişte ilerici bir dininiz, uygarlığınız, kitap, bilim ve edebiyatınız hatta
hiçbir şeyiniz yoktu!” deselerdi. Biz de o zaman neslimize, her şeye sahip
olduğumuzu kanıtlayabilirdik.
* Sartre’ın deyişiyle:
“Sömürgecilerin gözünde yalnızca 500 milyon insan vardır. Geriye kalan 2 milyar
500 milyon ise yerlidir.” Sömürgecilerin deyişiyle yerli ile insan, yani Doğulu
ile Batılı…
* Emen sülük, emilen insanla
kandaş oluyor; ama bu kandaşlık, iki düşmanın kandaşlığıdır.
* İlginçtir ki tam Avrupa’da
Manifesto’nun yayınlandığı ve işçi hareketinin doruğa tırmandığı günlerde İran’da
“İmam-ı Zaman” (Mehdi) ortaya çıktı. Hem de aynı günlerde bu İmam-ı Zaman oyunu
diğer İslam ülkelerinin on yedisinde tekrar sahneye konuldu.
* Avcının av peşinde
koşuşturması değildir tuhaf olan. Tuhaflık avın avcının peşinden koşmasıdır.