Medine sokaklarından birinde birkaç delikanlı oyun oynamakta, eğlenmektedir. Sokağın başından azametli halife, Hz. Ömer görünür. Gençler kaçıverirler, biri dışında.
Ömer (Allah kendisinden razı olsun), gencin yanına gelince sorar:
"Sen niçin kaçmadın arkadaşlarınla birlikte?"
Genç, sanki günün birinde bu sorunun kendisine sorulacağını biliyormuş da cevabını hazırlayıp beklemekteymiş gibi cevap verir:
"Sen bir zalim değilsin ki bana zulmetmenden korkayım. Ben bir suç işlemedim ki beni cezalandırmandan korkayım. Sokak da yeterince geniş, sen de sığarsın ben de sığarım."
Huzurlu bir memleketin, ideal bir ülkenin örnek lideri ve halkından numune bir fert...
Suçsuz olan hiç kimsenin cezalandırılmaktan, iftiraya uğramaktan endişe duymadığı bir memleket... Mücrimlerin, adaletin yakalarına yapışacak elinden korktukları; böylece zalimlere korku, masumlara güven veren bir yönetim...
Halkın en zayıfının, memleketin en güçlüsü önünde titremeden, ezilmeden büzülmeden, sesi kısılmadan, kekelemeden, isteneni değil istediğini konuşabildiği bir ülke...
Ömer'in ülkesi...
Sokakları, yolları geniş...
Dar olsa ne olur ki... Zor değil, genişletilir.
Olmasa da olur, insanlar insan olsun, biri birine yol açar, ikisi de geçer.
Zor olan, Ömer olabilmek; zor olan Ömer'inki gibi vatandaşlar yetiştirebilmek...