Kâinatı mükemmel bir düzen içinde yaratan, sonra dünyayı insanoğlunun
yaşamasına uygun hale getiren ve nihayet insana yaratılmışların en şereflisi
olarak dünyada hayat veren Rabbimiz, dünya hayatının hakikati ve ister istemez
gideceğimiz Âhiret hayatına ait bazı tablolara dair Kehf Suresi'nin 45-49.
ayetlerinde şöyle buyuruyor:
وَاضْرِبْ لَهُمْ مَثَلَ الْحَيٰوةِ
الدُّنْيَا كَمَٓاءٍ اَنْزَلْنَاهُ مِنَ السَّمَٓاءِ فَاخْتَلَطَ بِه۪ نَبَاتُ
الْاَرْضِ فَاَصْبَحَ هَش۪يماً تَذْرُوهُ الرِّيَاحُۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ
شَيْءٍ مُقْتَدِراً
Onlara
dünya hayatının örneğini ver: (Dünya hayatı) gökten yağdırdığımız yağmur sebebi
ile yeryüzü bitkilerinin boy verip birbirine karışması, fakat sonunda bütün bu
canlılığın; rüzgârın savurduğu kuru bir çerçöpe dönmesi gibidir. Allah, her
şeye karşı kudret sahibidir.
Dünya hayatının da Âhiret hayatının da sahibi olan Allah, her iki hayatın
gerçeklerini elbette en iyi bilendir.
Dünya hayatı kısa bir hayat… Ortalama 60-70 sene gibi kısa bir zamanda
insanın doğduğu, emekleye emekleye yürüdüğü, sora sora öğrenmeye çalıştığı,
düşe kalka büyüdüğü, gençlik çağında kanının kaynadığı, güç kuvvet, zekâ ve
akıl ile donandığı, hayatın tadına vardığını zannettiği, sonra yavaş yavaş
güçten kuvvetten düşmeye başladığı, dimdik belinin büküldüğü, bükülmeyen
bileğinin tir tir titrer hale geldiği, güzelliğini, neşesini, hayattan lezzet
alma kabiliyetini yavaş yavaş yitirdiği bir hayat dünya hayatı… Tıpkı her
baharda yağmur rahmetiyle canlanan, yeryüzünü süsleyen bitkiler gibi… Güz
gelince solan, kuruyan, rüzgârın önünde savrulan çer çöplere dönen bitkilere
benziyor insanın dünyadaki hayatı.
اَلْمَالُ وَالْبَنُونَ ز۪ينَةُ الْحَيٰوةِ
الدُّنْيَاۚ وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِنْدَ رَبِّكَ ثَوَاباً
وَخَيْرٌ اَمَلاً
Mallar
ve evlatlar, dünya hayatının süsüdür. Baki kalacak salih ameller ise, Rabbinin
katında, sevap olarak da ümit olarak da daha hayırlıdır.
İnsanın uğruna ter döktüğü, gecesini gündüzüne kattığı, üst üste koya koya
yükselttiği, dişinden tırnağından artıra artıra biriktirdiği, bakıp bakıp
sevindiği, sayıp sayıp övündüğü mallar, paralar, bağlar bahçeler, evler,
arabalar… Dünya hayatının birer süsü…
Dünyaya gelmesine vesile olduğu, besleyip büyüttüğü, iş güç, ev bark sahibi
olması için çırpındığı ve varlıklarıyla övündüğü, sırtını dayayacağı sağlam
direkler zannettiği evlatlar… Dünya hayatının birer süsü…
Mallar da evlatlar da kısacık dünya hayatına ait ve onların dostlukları ve
bizim için sağladıkları yalandan güvence, kabir kapısına kadar…
Kabir kapısından içeriye bizimle beraber girecek olan, Âhiret’te bize
yoldaş olacak olan, hesapta yüzümüzü güldürecek olan salih ameller ise, yani
Allah’ın emirlerini yerine getirmelerimiz ve yasaklarından kaçınmalarımız ise
Allah katında sevap, işte bunlardır ve bunlar ümit bağlamaya daha elverişlidir.
وَيَوْمَ نُسَيِّرُ الْجِبَالَ وَتَرَى
الْاَرْضَ بَارِزَةًۙ وَحَشَرْنَاهُمْ فَلَمْ نُغَادِرْ مِنْهُمْ اَحَداًۚ
Dağları
yürüteceğimiz ve senin yeryüzünü çırılçıplak göreceğin günü bir hatırla. Biz
onları mahşerde toplarız da içlerinden hiçbirini bırakmayız.
İnsanın hayatı sınırlı olduğu gibi dünyanın hayatı da sınırlı... Ve bir gün
dünya da ölecek, yani kıyameti kopacak. Ve kışın suyu çekilip kuruyan
ağaçlarıyla, çürüyüp giden otlarıyla ölen tabiatın bahar gelince yeniden
yeşerdiği, dirildiği gibi insanlar da kabirlerinden kalkacak, yeni bir hayatla
Allah’ın huzurunda toplanacaklar.
وَعُرِضُوا عَلٰى رَبِّكَ صَفاًّۜ لَقَدْ
جِئْتُمُونَا كَمَا خَلَقْنَاكُمْ اَوَّلَ مَرَّةٍۘ بَلْ زَعَمْتُمْ اَلَّنْ
نَجْعَلَ لَكُمْ مَوْعِداً
Hepsi
saf saf (sıra sıra) Rabbinin huzuruna çıkarılırlar. Onlara, “Ant olsun, sizi
ilk önce yarattığımız gibi bize geldiniz. Oysa siz, sizin için hesaba
çekileceğiniz bir zaman belirlemediğimizi sanmıştınız” denir.
Yani dünya hayatı bitmeyecek sanmıştınız ama bitti. Mezarlarda çürüyüp
toprağa karıştıktan sonra bir daha dirilmeyiz, yapmamız gerekirken
yapmadıklarımız ve yapmamamız gerekirken yaptıklarımız da yanımıza kâr kalır,
hesap mesap vermeyiz zannetmiştiniz. Fakat yanıldınız. Sizi ilk defa yoktan yaratan
Allah, ikinci defa yaratmaya elbette muktedirdir.
وَوُضِعَ الْكِتَابُ فَتَرَى الْمُجْرِم۪ينَ
مُشْفِق۪ينَ مِمَّا ف۪يهِ وَيَقُولُونَ يَا وَيْلَتَنَا مَالِ هٰذَا الْكِتَابِ
لَا يُغَادِرُ صَغ۪يرَةً وَلَا كَب۪يرَةً اِلَّٓا اَحْصٰيهَاۚ وَوَجَدُوا مَا عَمِلُوا
حَاضِراًۜ وَلَا يَظْلِمُ رَبُّكَ اَحَدًا
Kitap
ortaya konur. Suçluları, kitabın içindekilerden korkuya kapılmış görürsün.
“Eyvah bize! Bu nasıl bir kitaptır ki küçük büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini
sayıp dökmüş!” derler. Onlar bütün yaptıklarını karşılarında bulurlar. Senin
Rabbin hiç kimseye zulmetmez.
Tarih yazarlarının ülkelerin tarihlerini yazdıkları gibi Kiramen Kâtibin
melekleri de bizim hayatımızı yazıyorlar. Biz yaşarken onlar yazıyorlar. Hayatı
verene hayatın hesabını vermemiz için, yapmadım etmedim diyemememiz için
kaydediyorlar. Tıpkı güvenlik kameraları gibi, MOBESE’ler gibi… Tek bir
karesini atlamadan, bir noktasını zayi etmeden doğrularıyla ve yanlışlarıyla
bütün hayatımızı kaydediyorlar.
Allah hiç kimseye zulmetmez. Nefsini günahlara daldıran kendine zulmeder.
Allah’ı tanımayan, ona itaat ve ibadet etmeyen kendine zulmeder. Hayat Kitabı
Kur’an’a uygun yaşamayan kendine zulmeder.
Dünya hayatının ne kadar kısa ve ne kadar çabuk geçtiğine hepimiz
şahidiz. Bugün yarın derken kendimizi Allah’ın huzurunda amel
defterlerimizi almış hayatımızın hesabını verirken bulabiliriz. Günahlarımıza
tövbe etmeye, Allah’a ibadet etmeye, iyi kullar olmaya fırsatımız varken
yanlışlarımızdan dönmek için yarınları gözlemeyelim. Bir Mü’min hayatı yaşamak
için bugün bir adım atalım.