2 Mart 2013 Cumartesi

DÜNYA HAYATININ MİSALİ


Kâinatı mükemmel bir düzen içinde yaratan, sonra dünyayı insanoğlunun yaşamasına uygun hale getiren ve nihayet insana yaratılmışların en şereflisi olarak dünyada hayat veren Rabbimiz, dünya hayatının hakikati ve ister istemez gideceğimiz Âhiret hayatına ait bazı tablolara dair Kehf Suresi'nin 45-49. ayetlerinde şöyle buyuruyor:

وَاضْرِبْ لَهُمْ مَثَلَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا كَمَٓاءٍ اَنْزَلْنَاهُ مِنَ السَّمَٓاءِ فَاخْتَلَطَ بِه۪ نَبَاتُ الْاَرْضِ فَاَصْبَحَ هَش۪يماً تَذْرُوهُ الرِّيَاحُۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ مُقْتَدِراً

Onlara dünya hayatının örneğini ver: (Dünya hayatı) gökten yağdırdığımız yağmur sebebi ile yeryüzü bitkilerinin boy verip birbirine karışması, fakat sonunda bütün bu canlılığın; rüzgârın savurduğu kuru bir çerçöpe dönmesi gibidir. Allah, her şeye karşı kudret sahibidir.

Dünya hayatının da Âhiret hayatının da sahibi olan Allah, her iki hayatın gerçeklerini elbette en iyi bilendir.
Dünya hayatı kısa bir hayat… Ortalama 60-70 sene gibi kısa bir zamanda insanın doğduğu, emekleye emekleye yürüdüğü, sora sora öğrenmeye çalıştığı, düşe kalka büyüdüğü, gençlik çağında kanının kaynadığı, güç kuvvet, zekâ ve akıl ile donandığı, hayatın tadına vardığını zannettiği, sonra yavaş yavaş güçten kuvvetten düşmeye başladığı, dimdik belinin büküldüğü, bükülmeyen bileğinin tir tir titrer hale geldiği, güzelliğini, neşesini, hayattan lezzet alma kabiliyetini yavaş yavaş yitirdiği bir hayat dünya hayatı… Tıpkı her baharda yağmur rahmetiyle canlanan, yeryüzünü süsleyen bitkiler gibi… Güz gelince solan, kuruyan, rüzgârın önünde savrulan çer çöplere dönen bitkilere benziyor insanın dünyadaki hayatı.


اَلْمَالُ وَالْبَنُونَ ز۪ينَةُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِنْدَ رَبِّكَ ثَوَاباً وَخَيْرٌ اَمَلاً

Mallar ve evlatlar, dünya hayatının süsüdür. Baki kalacak salih ameller ise, Rabbinin katında, sevap olarak da ümit olarak da daha hayırlıdır.

İnsanın uğruna ter döktüğü, gecesini gündüzüne kattığı, üst üste koya koya yükselttiği, dişinden tırnağından artıra artıra biriktirdiği, bakıp bakıp sevindiği, sayıp sayıp övündüğü mallar, paralar, bağlar bahçeler, evler, arabalar… Dünya hayatının birer süsü…

Dünyaya gelmesine vesile olduğu, besleyip büyüttüğü, iş güç, ev bark sahibi olması için çırpındığı ve varlıklarıyla övündüğü, sırtını dayayacağı sağlam direkler zannettiği evlatlar… Dünya hayatının birer süsü…

Mallar da evlatlar da kısacık dünya hayatına ait ve onların dostlukları ve bizim için sağladıkları yalandan güvence, kabir kapısına kadar…

Kabir kapısından içeriye bizimle beraber girecek olan, Âhiret’te bize yoldaş olacak olan, hesapta yüzümüzü güldürecek olan salih ameller ise, yani Allah’ın emirlerini yerine getirmelerimiz ve yasaklarından kaçınmalarımız ise Allah katında sevap, işte bunlardır ve bunlar ümit bağlamaya daha elverişlidir.


وَيَوْمَ نُسَيِّرُ الْجِبَالَ وَتَرَى الْاَرْضَ بَارِزَةًۙ وَحَشَرْنَاهُمْ فَلَمْ نُغَادِرْ مِنْهُمْ اَحَداًۚ

Dağları yürüteceğimiz ve senin yeryüzünü çırılçıplak göreceğin günü bir hatırla. Biz onları mahşerde toplarız da içlerinden hiçbirini bırakmayız.

İnsanın hayatı sınırlı olduğu gibi dünyanın hayatı da sınırlı... Ve bir gün dünya da ölecek, yani kıyameti kopacak. Ve kışın suyu çekilip kuruyan ağaçlarıyla, çürüyüp giden otlarıyla ölen tabiatın bahar gelince yeniden yeşerdiği, dirildiği gibi insanlar da kabirlerinden kalkacak, yeni bir hayatla Allah’ın huzurunda toplanacaklar.


وَعُرِضُوا عَلٰى رَبِّكَ صَفاًّۜ لَقَدْ جِئْتُمُونَا كَمَا خَلَقْنَاكُمْ اَوَّلَ مَرَّةٍۘ بَلْ زَعَمْتُمْ اَلَّنْ نَجْعَلَ لَكُمْ مَوْعِداً

Hepsi saf saf (sıra sıra) Rabbinin huzuruna çıkarılırlar. Onlara, “Ant olsun, sizi ilk önce yarattığımız gibi bize geldiniz. Oysa siz, sizin için hesaba çekileceğiniz bir zaman belirlemediğimizi sanmıştınız” denir.

Yani dünya hayatı bitmeyecek sanmıştınız ama bitti. Mezarlarda çürüyüp toprağa karıştıktan sonra bir daha dirilmeyiz, yapmamız gerekirken yapmadıklarımız ve yapmamamız gerekirken yaptıklarımız da yanımıza kâr kalır, hesap mesap vermeyiz zannetmiştiniz. Fakat yanıldınız. Sizi ilk defa yoktan yaratan Allah, ikinci defa yaratmaya elbette muktedirdir.


وَوُضِعَ الْكِتَابُ فَتَرَى الْمُجْرِم۪ينَ مُشْفِق۪ينَ مِمَّا ف۪يهِ وَيَقُولُونَ يَا وَيْلَتَنَا مَالِ هٰذَا الْكِتَابِ لَا يُغَادِرُ صَغ۪يرَةً وَلَا كَب۪يرَةً اِلَّٓا اَحْصٰيهَاۚ وَوَجَدُوا مَا عَمِلُوا حَاضِراًۜ وَلَا يَظْلِمُ رَبُّكَ اَحَدًا

Kitap ortaya konur. Suçluları, kitabın içindekilerden korkuya kapılmış görürsün. “Eyvah bize! Bu nasıl bir kitaptır ki küçük büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!” derler. Onlar bütün yaptıklarını karşılarında bulurlar. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.

Tarih yazarlarının ülkelerin tarihlerini yazdıkları gibi Kiramen Kâtibin melekleri de bizim hayatımızı yazıyorlar. Biz yaşarken onlar yazıyorlar. Hayatı verene hayatın hesabını vermemiz için, yapmadım etmedim diyemememiz için kaydediyorlar. Tıpkı güvenlik kameraları gibi, MOBESE’ler gibi… Tek bir karesini atlamadan, bir noktasını zayi etmeden doğrularıyla ve yanlışlarıyla bütün hayatımızı kaydediyorlar.

Allah hiç kimseye zulmetmez. Nefsini günahlara daldıran kendine zulmeder. Allah’ı tanımayan, ona itaat ve ibadet etmeyen kendine zulmeder. Hayat Kitabı Kur’an’a uygun yaşamayan kendine zulmeder.

Dünya hayatının ne kadar kısa ve ne kadar çabuk geçtiğine hepimiz şahidiz. Bugün yarın derken kendimizi Allah’ın huzurunda amel defterlerimizi almış hayatımızın hesabını verirken bulabiliriz. Günahlarımıza tövbe etmeye, Allah’a ibadet etmeye, iyi kullar olmaya fırsatımız varken yanlışlarımızdan dönmek için yarınları gözlemeyelim. Bir Mü’min hayatı yaşamak için bugün bir adım atalım.