7 Kasım 2022 Pazartesi

UÇAN BALON

Uçan balon aldınız mı hiç çocuğunuza? Uçan balona para vereniniz var mı? Yoktur elbet. Ben verdim, diye itiraz etmeye yeltenenler de, sanırım, balonun uçanına değil, uçabilecekken uçamayanına vermişlerdir paralarını. Zira hangi çocuk uçup giden balonla sevinir ki? Gökyüzünde uçan bir balonu hangi çocuk kendisinin sayar ki? 

Bir kelimeye takılıp kalmaktan ibaret değildir iddiam. İnsanız ve böyleyiz işte… 

Özgürlüğüne üç beş lira öder alırız; ipini elimizde tutar, uçmasına mani oluruz ve adını da “uçan balon” koyarız. Bu bizi mutlu eder de yeryüzünden uçan milyonlarca su buharının bir araya gelip pamuk şekeri gibi gök kubbemizde rahmet eseri olarak durması bir şey ifade etmez bize. Yokluğunda acizliğimizi anlayınca belki çevirir avuçlarımızı toprağa, dualar ederiz; ama varlığına şükrümüz, sanatına hayranlığımız o ölçüde olmaz hiç.

Tıpkı kuşlar gibi… uçmayan, uçamayan kuşlar gibi…

Semamız kuşlarla dolu; uçabilen, uçan, çeşit çeşit, renk renk kuşlar… Hiçbirine para ödemeyiz. Kaldırıp başımızı bakmayız bile yaz akşamlarında gökyüzünde raks eden kırlangıçlara, harman edilmiş ekin tarlalarına sürüler halinde konan yabanî güvercinlere, kavakların tepelerini karaya boyayan karagalara…

Tekke Camiinin kubbesindeki ottan çöpten yuvasına, farkına vardığımızdan belki günler önce gelip yerleşmiş olan leylekler; baharda beriye, güzde öteye seyahatler tertip eden yaban kazları; kafesimize hapsettiğimiz zavallı kuşlar kadar sevindirmiyor bizi. Sevmiyoruz hür olanları, bizim olmayanları… yem vermiyoruz onlara bizim olmadıkları, hiç kimsenin olmadıkları için; hepimizin oldukları halde.

Çiçekler…

Tabiat halısının üstüne renk renk, desen desen nakışlar  halinde Yüce Yaratıcının serpiştirdiği çiçekler bizden değildir bize göre; yabanîdir. Toplanıp bir saksıya dolmadıkları, kökünden kopup bir vazoya konmadıkları ya da çitlerle çevirdiğimiz topraklarda mahpus olmadıkları için bizim değillerdir. Köklerini erişebildikleri kadar salabilecekleri bir toprağın evladı olduklkarından, havadan dilediklerince teneffüs edebildiklerinden, hür olduklarından onların bakımını yapmaz, kurak havalarda bir kova su ile imdatlarına koşmaz, tatile giderken komşuya emanet etmez, eğilip koklamaz, derip sevdiklerimize götürmeyiz. Para saymaz, paha da biçmeyiz yabanî çiçeklere, bedavadır hepsi.

Ama belki de onlar, karada ve denizde; hatta havada insan eliyle meydana gelen fesattan uzak kaldıkları için mutludurlar. Belki de özgürlüğün tadını sürmektedirler.