9 Kasım 2022 Çarşamba

KRALLAR

Sebe' ülkesi kraliçesinin krallara dair vecize gibi bir sözünü Kur'an bizlere naklediyor: 

"Krallar (melikler) bir beldeye hâkim oldukları zaman oranın düzenini bozarlar, izzetlilerini zelil ederler." (Neml, 34. âyet)

Büyük bir hükümdarlık ve güçlü orduların sahibi olan Süleyman Peygamber, Kraliçe'ye bir mektup göndererek kendi egemenliği altına girmelerini istemişti (31. âyet).

Tâc u taht, mülk ü saltanat sahibi olmasına (23. âyet) rağmen Kraliçe Belkıs; devlet idaresinde sözü kanun, dediği dedik, çaldığı düdük olanlardan değildi. Yönetimde şura sistemini işletiyor, meclis üyelerine danışmadan karar almıyordu. (32. âyet)

Süleyman Peygamber'in mektubu üzerine de danışmanlarından fikirleriyle kendisine yol göstermelerini istedi. Onlar da "Bizler güçlü kuvvetli ve savaşçı kimseleriz. Emir senindir, sen ne dersen baş üstüne!" dediler (33. âyet). İşte tarihin bu noktasında bilge Kraliçe yukarıdaki genel kural sayılabilecek sözünü söyledi:

Krallar bir ülkede yönetimi ele geçirince oranın düzenini bozarlar, baştakileri ayağa düşürür, yerdekileri baş köşeye oturturlar.

Bu sözün doğruluğunu Kur'an'ın da onayladığı anlaşılıyor.

Bahse konu olan kral; adalet timsali, akıl, zekâ ve hikmetin zirvesi, en mühimi de Allah elçisi olan Süleyman aleyhisselam olsa bile bu kaidenin istisnası olamıyor.

Krallar, sözünün üstüne söz edilemeyenler; egemen olunca mutlaka bozarlar, dağıtırlar; yukarıdakileri aşağı indirir, aşağıdakileri yukarı çıkarırlar.

Adil krallar vardır; zulüm düzenini bozarlar, hakları olmadığı halde tepe noktalara çıkmış, layık olmadıkları koltuklara kurulmuş olanları yerlerinden indirir, çalıntı rütbeleri söker, aşırılmış unvanları çekip alırlar. 

Emanetleri gâsıplardan alıp hak sahiplerine, ehil olanlara verirler.

Haksız yollardan servet yığmış olanları, ekmeğe muhtaç hale getirebilirler.

Kralların bazıları zalimdir; yönetimini ele geçirdikleri ülkelerde düzeni bozar, izzet ve şeref sahiplerini mahrum ederken ayak takımı rezillerini yüksek konumlara getirirler.

Gıdayı, ürünleri, tarımı, tabiatı bozarlar. Nesilleri, sağlığı, ahlakı, eğitimi, çalışma düzenini bozarlar. 

Adaleti bozarlar; haksızlık, rezillik ve ahlaksızlıkları güvence altına alırlar. Onların saltanatında caniler, hırsızlar, arsızlar meydanlarda güven içinde fink atarken namuslu ve edepli insanlar günbegün daralan emniyet çemberinde sıkışıp kalırlar.

Vatanın iş bilen, çalışkan, dürüst evlatları olabildiğince haklardan, rütbelerden, mevkilerden mahrum bırakılırken memleketin en sahtekar, en menfaatperest, en beceriksiz, en cahil, ama en dalkavuk kimseleri basamakları beşer onar tırmanıp yüksek yüksek mevkilere konarlar.

Yedi göbek eli iş tutmamış, sofrası katık görmemiş, yakasından bit eksilmemişlerin varisleri; şirketler, holdingler sahipleri olurlar.

Krallar...

Değişirler, değiştirirler; yerleşir, yerleştirirler; alırlar ve verirler.

Krallar olur, hep olur...

İyileri olur, kötüleri olur...