“Nebî aleyhisselamın yanına gittim, “Çokluk duygusu, varıp kabre dayanıncaya kadar sizi oyaladı.” (Tekasür, 1-2) ayetlerini okuyordu ve buyurdular ki:
‘‘Âdemoğlu; malım malım, der. Ey âdemoğlu! Malından; yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin ve sadaka verip amel defterine kaydettirdiğinden başka senin olan ne var?” (Müslim, zühd, 3)
Hayatı Allah var etti, yaşamanın kurallarını o koydu. Yaşamak için çalışıp kazanmaya, biriktirip kullanmaya, yiyip içmeye, barınıp yuva kurmaya muhtaç yarattı bizleri. Evimiz barkımız, atımız arabamız, malımız mülkümüz, paramız pulumuz... hayatımızın hedefine ulaşabilmek için kullanmamız gereken araçlardan daha fazlası değil.
Hayatın amacı, hayatı yaratan Allah’ı tanımak ve onun sevgisini kazanmaktan ibaret. Hedefe ulaşmak için kullanman gereken araçları amaç haline getirirsen hedeften sapar, araçların elinde araç haline gelirsin.
İhtiyacın olandan fazla araca sahip olmak, seni hedefine daha hızlı ulaştırmaz; sana ağırlık eder. Gerekenden fazlasını kullanamazsın.
Midenin aldığı kadar yiyebilirsin, fazlası seni hasta eder.
Bir kat elbise giyebilirsin, iki tane üst üste giysen deli derler.
Bir tane arabaya binebilirsin. Aynı anda ikisine binemezsin.
Aynı anda bir evde yaşayabilirsin, ikincisi senden yana boştur.
كَلَّا : Hayır, gerçek, sizin zannetiğiniz değil...
سَوْفَ تَعْلَمُونَ : İleride gerçeği öğreneceksiniz.
ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ : Evet evet, yakında gerçeği bileceksiniz.
كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَقِينِ : İş işten geçtikten sonra ister istemez öğreneceğiniz gerçeği, keşke şimdi, bilmenin fayda vereceği bu zamanda iyice bir idrak edebilseydiniz.
O vakit ufkun üzerinden aşmak için koşmaz, gökkuşağına dokunabilmek için kendinizi yormazdınız. Asla sahibi olamayacağınız şeyler için sahip olduğunuz en kıymetli şeyi, zamanı, hayatınızı çarçur etmezdiniz.
Ah bir bilseydiniz...
Toprağın altına götüremediğiniz şeyler için toprağın üstündeki sayılı günlerinizin gecesini gündüzüne katmazdınız...
Ah bir bilsen....
Kendine yetecek kadar kazandın, biriktirdin. Çocuklarının, torunlarının yerine de çalışıp didinip artırıp biriktirmenin telaşıyla kendi varlığının manasını kavrayamadan hayatını tüketmektesin. Sana verenin, onlara da vereceğine, seni doyuranın onları da aç bırakmayacağına güvenebilseydin keşke...
Bu hayatın geçici olduğunu gözünle görmektesin, keşke bir de gönülden inanabilseydin buna. Bu sınırlı yaşamın bittiği yerde, sonsuz bir hayatın başlayacağını bilebilseydin keşke... Ve o sonsuzlukta mutlu bir yaşam satın alabilmek için sahip olduğun tek sermayenin hayat denen kısa bir zaman parçasından ibaret olduğunu anlayabilseydin keşke...
Sermayesiyle doğru bir yatırım yapamayanların; hayatın hesabının görüleceği, kişinin kardeşinden kaçacağı, anasından babasından, eşinden ve evladından kaçacağı o çetin günde büyük bir pişmanlık yaşayacaklarını şimdiden bilseydin... O günün azabından kurtulabilmek için insanların dünyadayken uğruna çalışıp didindiği, her türlü fedakarlığa katlandığı evlatlarını, eşini, kardeşini, ahbaplarını, bütün bir dünyanın malını mülkünü sırf kendisini kurtarabilmek uğruna fidye olarak vermek isteyeceğini, ancak böyle bir şeyin kabul edilmeyeceğini bir bilseydin...
Bilseydin saatler, günler, yıllar ileri giderken senin zamanının geri sardığını...
Bilseydin uyuyup uyandıkça, nefes alıp verdikçe, göz açıp kapadıkça sermayenin eriyip gittiğini...
Düşünsen bunları, sermayeni harcamazsın, sermayen ile yatırım yaparsın. Sana sonsuz bir mutluluğu kazandıracak yerlere yatırım yaparsın.
Unutma,
Midenin aldığı kadar yiyebilirsin, fazlası seni hasta eder.
Bir kat elbise giyebilirsin, iki tane üst üste giysen deli derler.
Bir tane arabaya binebilirsin. Aynı anda ikisine binemezsin.
Aynı anda bir evde yaşayabilirsin, ikincisi senden yana boştur.
Unutma Ey âdemoğlu! Yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin ve sadaka verip amel defterine kaydettirdiğinden başkası senin malın değildir.