17 Mart 2012 Cumartesi

SİHİRLİ DEĞNEK

İyilik perisi, elindeki sihirli değneğiyle belirdi Külkedisi’nin yanında. Şaşırdı Külkedisi. İyilik perisi ona dedi ki “Üzülme, baloya katılacaksın.” “Ama nasıl?” dedi Külkedisi. “Giyecek düzgün kıyafetim bile yok. Hem olsa bile yetişemem, balo çoktan başladı çünkü.” “Ben her şeyi hallederim, sen merak etme.” diye karşılık verdi iyilik perisi. Sihirli değneğini, şaşkın gözlerle kendisine bakan Külkedisi’ne dokundurdu. Yaratılışının güzelliğiyle eski elbiseler içinde duran Külkedisi, gözlerin ancak prensesler üzerinde gördüğü kıyafetlerle donandı. Kıyafet tamamdı, güzellik yerindeydi; ancak bir de araba lazımdı baloya gidebilmek için. İşbaşındaydı sihirli değnek, balkabağına dokundu, araba yaptı onu, iki fareyi de arabaya at olarak koştu. Köpek de arabacı oldu sihirli değnekle.
“Olur mu böyle bir şey? Bir dokunuşla eski elbiseler, yeni; balkabağı, araba olur mu? Ya da fareler, at; köpek, arabacı olur mu?”
Olur. Oldu ya işte…
“Masal işte… Ancak masallarda olur böyle şeyler. Hem neydi o sihirli değnek, kimdi o iyilik perisi? Uydurma, işte canım, masal… Var mı gerçek hayatta böyle şeyler?”
Evet, var. Gerçek hayatta iyilik perileri de var, sihirli değnekler de.
“Allah Allah… Ben yıllardır bu gerçek hayatta yaşıyorum; ancak ne peri gördüm ne sihirli değneğe tesadüf ettim.”
Peki, yukarıda okuduğun masal kırıntısında balkabağını araba yapan şey neydi?
“Masaldı o. Bak, sen de masal diyorsun.”
Soruma cevap verebilir misin? Neydi o alet?
“Perinin sihirli değneği…”
Peki, o değneğe sihir gücü veren şey neydi?
“Anlamadım.”
Diyorum ki, sihirli değneği, sihirli değnek yapan sihirli değnek nedir?
“Kafam iyice karıştı, ben gidiyorum.”
Hayır, gitme.
“Bari kulaklarımı tıkayayım, her an aklım uçabilir.”
Demek ki sihir var ve benim sihirli değneğim neredeyse senin aklını uçuracak.
“Hayır, yok!”
Evet, var!
“Nedir peki o sihir; nedir bu sihirli değnek?”
Anlatayım:
O sihir, şu an senin bakışlarının odaklandığı yerdedir. Beyaz zemin üzerinde, siyah şekiller sihir; bu sihirli değnek de, kendisi erirken kâğıtta anlamlı garip şekiller bırakan alettir.
“Bildim, kalemden bahsediyorsun.”
Aferin.
“Amma attın ha! Kalemden sihirli değnek mi olur?”
Olur elbet. Hatta eğer dünyada sihirli değnek varsa veya yoksa da olacaksa bu, yalnız kalem olabilir. Düşünsene, baştaki masalda büyüleri gerçekleştiren masalın yazarıdır, bunu da kalemiyle yapmıştır. Yani o masala bir iyilik perisi getiren, onun eline bir sihirli değnek veren ve olağanüstü olaylar kurgulayan şey, kalemdir.
“O halde, gerçek hayattaki iyilik perisi de yazarlar oluyor.”
Çok doğru. Kötülükleri ortadan kaldırmak, onların yerine iyilikleri koymak, kabağı arabaya çevirmekten daha kolay değildir; bunu ancak masaldakine benzer iyilik perileri yapabilir ve onların kullanabilecekleri sihirli değnek de kalemdir.
Kalem… Sihirli değnek…
Kalem… Temiz kalpli, doğru düşünen bir beynin elinde Asa-yı Musa…
Kalem… Dokunaklı yazılarıyla yüzlerce, binlerce insanda büyük inkılâplar meydana getirebilecek bir Mühr-i Süleyman…
Kalem… Yerdeki insancıkları, insan edecek, semanın meleklerine yaklaştıracak sihirde bir değnek…
Kalem… “Oku” emriyle başlayan İlahî beyanın dördüncü cümlesinde “Senin Rabbin kalemle yazmayı öğretti.” diye kendisinden bahsedilen araç…
Sihirli değil, mucizevî çubuk…
Evet, Rabbin bütün yarattıkları mucize değil mi ve bütün öğrettikleri?...
Kalem… Sadece önemli şeyler üzerine yemin edilen Kutsal Kitap’ta Yüce Yaratıcı’nın onun üzerine “Kaleme ve onun yazdığına ant olsun ki…” diye yemin ettiği ve 114 sûreden birine onun adını verdiği mucize alet…
Kalem… İşin sırrı onda…
“Ya iyilik perilerinin değil de kötülerin, şeytan ruhluların elinde olursa… Yine çalışır mı?”
Allah korusun… Az çekmedik.